TR Dizin
Permanent URI for this collectionhttps://acikarsiv.thk.edu.tr/handle/123456789/2551
Browse
Publication Havaalanı gürültüsünün yarattığı stres faktörünün değerlendirilmesi(2002) Aydan GENÇ Özgül TEKİN Aynur ŞAHİN Erol BELGİN; Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Odyoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Girilmedi Girilmedi GirilmediGürültü insan sağlığını pek çok açıdan etkilemektedir. Olumsuz etkisi bilinen gürültü çeşitlerinden bir tanesi de havaalanı gürültüsüdür. Çalışmada, havaalanı gürültüsüne maruz kalan bireylerin, psikolojik etkilenme düzeylerinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, Türk Hava Kurumu Türkkuşu Genel Müdürlüğü Etimesgut Tesislerinde çalışan toplam 50 kişiye Stres Ölçeği Stres Alt Belirtileri testi uygulanmıştır. Bu test yedi bölümden oluşmaktadır. Bireyler, gürültüye direkt ve dolaylı olarak maruz kalmalarına göre iki gruba ayrılmıştır, iki gruptan elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır. Uygulanan testin alt bölümlerinden elde edilen sonuçların değerlendirilmesine göre yalnızca Bölüm C (Sempatik Sinir Sistemi) puanları, gürültüye dolaylı olarak maruz kalan grupta istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Bölüm F (Endokrin Sistem) ve Bölüm G (Bağışıklık Sistemi) puanları ise aynı grupta sayısal olarak anlamlı elde edilmiştir. Bölüm A (Kas Sistemi), Bölüm B (Parasempatik Sinir Sistemi), Bölüm D (Duygusal Sistem) ve Bölüm E (Bilişsel Sistem) puanları ise gürültüye direkt maruz kalan grupta sayısal olarak anlamlı bulunmuştur. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, gürültünün birey üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirlenmiştir. Bundan sonra konu ile ilgili yapılacak çalışmaların birey sayısı arttırılarak stres algısına etki edebilecek değişkenler de dikkate alınarak genişletilmesinin yararlı olacağı düşünülmüştür.Publication Hava aracı kablolarında çapraz karışma ölçümleri ve kablo ayrım kuralları(2009) Fatih ÜSTÜNER Nevzat TARIM Gülay İYİBAKANLAR; TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü, Gebze, Türkiye 1. Hava İkmal Bakım Merkezi, Komutanlığı, Eskişehir, Türkiye Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, TürkiyeHava araçlarında kullanılan kabloların tiplerinin belirlenmesinde ve yerleşiminde fonksiyonel ve çevre şartları isterleri haricinde elektromanyetik uyumluluk isterleri de önemli role sahiptir. Bu bildiride çapraz karışma açısından hava aracı kabloları incelenmiştir. Gerçek platformlarda kullanılan kablolar üzerinde alınan çapraz karışma ölçümleri verilmiştir. Kablo ayrım mesafesinin çapr az karışma üzerindeki etkisi vurgulanmıştır.Publication Gelişim ve rasyonel alt kültürlerinin girişimci davranışa etkisi: Algılanan çevresel belirsizliğin aracılık rolü(2012) İrfan AKKOÇ Abdullah ÇALIŞKAN Ömer TURUNÇ; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Meslek Yüksek Okulu İzmir, Türkiye Kara Harp Okulu, İşletme Bölümü, Ankara, Türkiye Kara Harp Okulu, İşletme Bölümü, Ankara, TürkiyeBu çalışmanın amacı gelişim kültürü ve rasyonel kültürün çalışanların girişimci davranışına etkisi ve bu etkide algılanan çevresel belirsizliğin aracılık rolünün tespit edilmesidir. Söz konusu değişkenler arasındaki ilişki; faktör analizi, regresyon analizi ve sobel testleri gibi istatistiksel yöntemler ile analiz edilmiştir. Çalışmada Ankara ilinde faaliyet gösteren ve savunma sektöründe yer alan özel işletmeler ele alınmıştır. Bu konuda hazırlanan anket formu ile 651 çalışandan toplanan veriler kullanılarak çalışmada yer alan değişkenler arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda, gelişim kültürü ve rasyonel kültürün girişimci davranışı olumlu yönde etkilediği ve algılanan çevresel belirsizliğin bu ilişkide aracılık etkisinin olduğu belirlenmiştir. Böylelikle değişkenler arasındaki ilişikleri optimize eden bir yapısal eşitlik modeli önerilmiştir.Publication Nükleer krizde Ab’nin İran politikaları: Tarihsel ve güncel bir perspektif(2013) M. Hakan KESKİN; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiyeİran, 1979 devriminden sonra yeniden belirlediği dış politika hedefleri, zengin fosil kaynakları ve bulunduğu jeostratejik konumu ile uluslararası sistemi etkileyebilecek küresel bir aktördür. Gizli yürüttüğü nükleer çalışmaların ortaya çıkmasından sonra ABD ve İsrail ile yaşadığı sorunlar İran’ı uluslararası gündemin ilk sıralarına taşımıştır. Etkin bir ortak dış politika oluşturamadığı için sürekli eleştirilen ve küresel aktör misyonu sürekli tartışılan Topluluk, bu anlaşmazlığa arabulucu rolü ile dahil olmak durumunda kalırken, aynı zamanda önemli bir dış politika sınavı vermiştir. Literatürde İran nükleer krizi hakkında çok sayıda çalışma olmasına rağmen, AB’nin kriz sürecindeki rolü ve izlediği politikalar üzerinde fazla durulmadığı görülmüştür. Bu nedenle, bu çalışma AB’nin bu siyasi krizdeki arabulucu rolü, İran’ın Batı dünyası ile yaşadığı nükleer krizin detayları ekseninde incelemektedir.Publication Sermaye yapısını etkileyen faktörler ve finansal oranlar ile hisse getirisi arasındaki ilişkinin ANFIS yöntemi ile incelenmesi: İMKB 100’de bir uygulama(2013) Nevin YÖRÜK S. Serdar KARACA Mahmut HEKİM İsmail TUNA; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiye Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İkdisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Tokat, Türkiye Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tokat, Türkiye Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Meslek Yüksek Okulu, Tokat, TürkiyeBu çalışmada, şirket hisselerinin getiri oranı (HGO) uyarlamalı sinirsel bulanık sonuç çıkarım sistemi (ANFIS) yardımıyla tahmin edilmiştir. Bu amaç için, ANFIS’in giriş ve çıkış değişkenleri için hazırlanan finansal oranlar verisi 2003 2007 yılları arasında IMKB 100 içerisinde yer alan 40 sanayi şirket tarafından açıklanan bilanço ve gelir tablosu kalemlerinden elde edilmiştir ve elde edilen veri ANFIS’e uygulanmıştır. Gerçekleştirilen deneyde, ANFIS tarafından tahmin edilen değerlerle HGO’nun gerçek değerleri karşılaştırılmıştır ve 14 giriş değişkeni arasından anlamlı bulunan 4 giriş değişkeni ANFIS’e uygulanmak için saptanmıştır. Anlamlı bulunan bu giriş değişkenleri kullanılarak aynı deney gerçekleştirildiğinde, ANFIS modeli yaklaşık aynı tahminleme başarısına ulaşmıştır. Sonuç olarak, daha az giriş değişkeni kullanarak bu modelin aynı başarıyı sağlayabileceği ve yatırımcılar ve şirketlerinriskinin azaltılmasında kullanılabileceği gösterilmiştir.Publication Türkiye’de açık hava müzeleri “açıldı” açılıyor açık hava müzelerine yeni bir bakış(2013) Zehra Sema DEMİR; Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Bölümü, Ankara, TürkiyeTürkiye’de açık hava müzesi ve buna benzer kurumları inşa etme çalışmaları son on yılda ivme kazanmıştır. Makalede konu hakkındaki en son gelişmelerden başlayarak Türkiye’de sürdürülen ça- lışmalar sıralanacaktır. 20. yüzyılın ortalarından beri açık hava müzelerinin inşası özellikle akade- mik çevrelerde bu kurumu tanımlamak, çalışma ilkelerini kavramak ve bu konuda Türkiye koşul- larına uygun projeler üretmek ekseninde tartışılmıştır. Birbiri ardına düzenlenen içeriği neredeyse aynı bilimsel toplantılar son kertede Türkiye’de bir açık hava müzesinin neden açılmadığı, açılamadığı sorusuna yanıt aramak üzere yapılmıştır. Bu makalede, konuyla ilgili birçok bilim insanın yaptığı gibi Türkiye’de neden bir açık hava müzesi yok, diye düşünmek yerine dünyadaki örnekleri de göz önünde bulundurarak öncelikle Türkiye’de bu alandaki öncü hareketlere, kısa ya da uzun vadede açık hava müzesine dönüşebilecek oluşumlara ve bu kurumların Türkiye’de alternatif var olma süreçlerine odaklanılmıştır. Bu meyanda konuyla ilgili somut örneklere yer verilmiştir. Mesela; Beypazarı Macun Köy’de Anadolu Açık Hava Müzesi, Ankara Altındağ’da Köy Park Açık Hava Müzesi, Samsun Ladik’te Ambar Köy Açık Hava Müzesi proje aşamasındadır. Bu yeni oluşumlara ek olarak örneğin açık hava müzeciliği ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren Yaşayan Müze Türkiye koşullarında bu tür mü- zeciliğin nasıl yapıldığı ve yapılacağı konusunda fikir vermektedir. Adı müze ile birlikte anılanların yanı sıra Türkiye’de geleneksel yaşamı, kırsal hayatı, köy kültür dokusunu merkeze alarak açık hava müzeciliğinin temel ilkesi olan geleneksel mimarîyi ve içindeki yaşamı koruma ekseninde ortaya çıkan birtakım girişimler, kuruluşlar da söz konusudur.Publication Subjective Vitality as Mediator and Moderator of the Relationship between Life Satisfaction and Subjective Happiness(2014) Seydi Ahmet SATICI Ahmet AKIN Begüm SATICI Recep UYSAL; Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, Türkiye Sakarya Üniversitesi, Sakarya,Türkiye Türk Hava Kurumu, Eskişehir, Türkiye Özel Ufuklar Koleji, İstanbul, TürkiyeIn this study, the mediator and moderator effects of subjective vitality on the relationship between life satisfaction and subjective happiness were investigated. The participants were 378 university students who completed a questionnaire package that included the Subjective Vitality Scale, the Satisfaction with Life Scale, and the Subjective Happiness Scale. The results of hierarchical regression analysis demonstrated that subjective vitality partially mediated the relationship between life satisfaction and subjective happiness. Hierarchical regression analysis indicated that subjective vitality did not moderate the relationship between life satisfaction and subjective happinessPublication Alkalin Fosfataz Benzeri Peptit Nanokatalizörler(2014) Mustafa Özgür GÜLER Emine Deniz TEKİN Ayşe Begüm TEKİNAY; Bilkent Üniversitesi, Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü, Ankara, Türkiye Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Hava Ulaştırma Fakültesi, Pilotaj Bölümü Bilkent Üniversitesi, Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi, Ankara, TürkiyeEnzimler, reaksiyonların gerçekleşmesi için gerekli aktivasyon enerjisini düşürmeleri sebebiyle yaşam bilimlerinde önemli bir yere sahiptir. Bu özellikleri sayesinde reaksiyonların hızı milyonlarca ya da milyarlarca kat artabilmektedir. Reaksiyon hızını arttırmalarının yanı sıra, seçici reaksiyon gerçekleştirme özelliğine de sahiptirlerdir. Böylece sentez sonrası ürünlerin ayrılması gibi fazladan işlemlere gerek kalmadan daha az maliyetli reaksiyonlar gerçekleştirilebilmektedir. Günümüzde bilinen enzimlerin yaklaşık üçte birini metallerle koordine olan enzimler oluşturmaktadır. Bu tip enzimler, solunum, fotosentez, azot fikslenmesi, hidroliz kimyası gibi biyolojik sistemlerde hayati önem taşıyan mekanizmaların gerçekleşmesinde görev almaktadır. Metal iyonları, bir ya da daha fazla parçayla koordine olarak yapısal, katalitik ve elektron transferi gibi görevleri üstlenmektedir. Alkalin fosfataz (ALP) enzimi, nükleotitler ve alkaloidler gibi moleküllerdeki fosfat grubunun hidrolizinde görev alan bir enzimdir. Bu enzimin çinko varlığında aktivitesinin arttığı in vitro ve in vivo çalışmalarda gözlemlenmiştir. Bu enzim, aynı zamanda biyomineralizasyon için gerekli olan fosfat üretimine yardımcı olduğundan kemik dokuda yer alan hidroksiapatit üretimini hızlandırır. Bu projede, ALP aktivitesini taklit edebilen peptit nanofiber sistemleri geliştirilmiştir. Kendiliğinden düzenlenerek nonkovalent etkileşimler sayesinde multivalent aktif yüzey oluşturan peptit molekülleri, ALP’nin aktif bölgesindekine benzer şekilde çinkoya bağlanan amino asitler ile aktifleştirilerek hidroksiapatit üretilmesini sağlamıştır. Peptit nanosistemlerinin kararlılığı, hem hidrofilik hem de hidrofobik kısımlardan oluşmasından ileri gelmektedir. Hidrofobik kısma eklenen, beta yaprak oluşturma özelliğine sahip amino asitler sayesinde üç boyutlu bir yapı oluşturulabilmektedir. Bu özelliğe sahip amino asit dizininden sonra da, istenilen fonksiyona sahip amino asitler eklenebilmektedir. Bu projede, aynı stratejiyi kullanarak farklı yapısal özellikteki peptit moleküllerinin sentezlenmesi ve bu yapısal özelliklerin katalitik aktiviteye etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Böylelikle, yapay enzim yapımına, nanosistemlerle çözüm adımları ileri vadede sağlanacaktır. Sentezlenen yeni peptit nanoyapıların katalitik aktivitelerinin, canlı organizmalar üzerindeki etkisi de hücre üzerinde yapılacak in vitro deneyler ile gösterilmiştir. Ayrıca, sentezlenen yeni peptitler ve bu peptitlerin metal iyonlarıyla koordinasyonu sonucu oluşan üç boyutlu yapıların modellemeleri de desteklenmiştir. Bu tür teorik çalışmalar, sonraki supramoleküler yapıların tasarımında örnek teşkil edecektir.Publication KARABÜK EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ'NDE ÇALIŞAN SAĞLIK PERSONELİNİN HİZMET İÇİ EĞİTİMLERE BAKIŞI(2014) Zeynep KOÇ Fatma Zehra TAN; Türk Hava Kurumu Üniversitesi Doç. Dr., Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi,Yaşam boyu eğitimin bir gereği olarak karşımıza çıkan hizmet içi eğitim, çalışanlara mesleklerinde daha başarılı, üretici ve mutlu olmasını sağlayacak bilgi, beceri ve tutumlar kazandırmayı amaçlar. Bu çalışmayla, hizmet içi eğitimde kuramsal alt yapıya yönelik bilgi vermenin yanı sıra, sağlık personelinin görevleri başında çalıştıkları sürece mesleklerindeki gelişmelere uyum sağlayabilmeleri, verimli ve üretken olabilmeleri için sürekli eğitim ihtiyaçlarını karşılamadaki önemi, esasları ve bu eğitime olan gereksinimleri üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede hizmet içi eğitim yoluyla çalışanların performansını artırmada hizmet içi eğitim programları ve stratejileri gibi temel noktalara yer verilmiştir. Hizmet içi eğitimle sağlık personeline, en azından, kendi alanındaki yeni bilgi ve becerileri zamanında kazandıracak, yeni eğitim teknolojilerinden faydalanma ve bunları mesleklerinde kullanma kolaylıklarını sağlayacaktır. Karabük Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık personeli ile anket çalışması yapılarak, sağlık personelinin hizmet içi eğitime bakış açısı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Araştırma da sağlık personelinin hizmet içi eğitim konusunda olumlu oldukları, eğitimlerin çalışanlara yeni beceriler kazandırdığı, mesleki gelişimlerini geliştirdiği ve çalışanların kurumsal aidiyet ve kurum kültürünün pozitif etkilerini yaşattığı sonuçları ortaya çıkmıştır.Publication ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN KARİYER DEĞERLERİNİN EĞİTİM SÜRELERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ VE BİR UYGULAMA(2014) Emin SERİN Semih SORAN Ali Osman KILIÇ; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, Türkiye Özyeğin Üniversitesi, Sivil Havacılık Yüksekokulu, İstanbul, Türkiye Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı, Ankara, TürkiyeBir kişinin kariyer yönelimi, onun güdülerini, yeteneklerini, değerlerini algılaması ile başlamaktadır. Bu farkındalık netleştiğinde kariyer çapaları/değerleri ingilizce karşılığıcareer anchors oluşmaktadır. Kariyer değerleri bir kişinin mesleki karar vermesine şekil veren kişisel ihtiyaçları, değerleri ve yetenekleridir. Çalışan bir kişinin zor bir seçim yapmak zorunda kalsa dahi vazgeçemeyeceği, kendini algılamanın merkezinde yatan bileşen olarak düşünülebilir. Yapılan birçok araştırma kariyer seçiminde, öğrenci algılamalarının önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu anlamda özellikle çalışma yaşamlarının başlarında olan üniversite öğrencilerinin kariyer değerlerini ortaya koymak çok önemlidir. Bu çalışmada; Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Gerede Meslek Yüksek Okulunda iki yıllık eğitim alan ve Gerede Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulunda dört yıllık eğitim alan bireyler üzerine yapılan çalışma konu alınmıştır. Bu okulda yer alan 180 öğrenci üzerinde anket yöntemi ile toplanan veriler ışığında sahip olunan baskın kariyer değerleri ve ortaya çıkan baskın kariyer değerlerinin her iki grup arasında bir farklılaşma gösterip göstermediği araştırılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda; gözlem ve istatistiksel sonuçlar ışığında ankete katılan bireylerin baskın kariyer değerlerinin olduğu ve bu kariyer değerlerinin her iki grup arasında bir farklılaşma gösterdiği tespit edilmiştir.Publication Peptit Amfifillerin Kendiliğinden-Toplanma Mekanizmasının Moleküler Dinamik Yöntemleri ile İncelenmesi(2014) -- Emine Deniz TEKİN; Boş Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Hava Ulaştırma Fakültesi, Pilotaj Bölümü“Kendiliğinden-Toplanma” (Self-Assembly) molekül düzeyinden galaksilere kadar, organik/inorganik nesnelerde, yapısal organizasyonu oluşturan en temel mekanizmadır. Moleküler nanoteknoloji, doğada pek çok karmaşık sistemin temelinde yatan bu özelliği kullanarak rejeneratif tıp, optik ve elektronik uygulamaları için gerekli olan malzemeleri üretmeyi hedeflemektedir. Bu projenin konusu olan “peptit amfifiller” kendiliğinden-toplanma mekanizması ile 1-boyutlu nanoyapıları oluşturmaktadırlar. Oluşan bu nanoyapılar, rejeneratif tıp ve doku mühendisliği çerçevesinde kan damarı yapımı ve hücre dışı matrisi (Extra Cellular Matrix, ECM) taklit edebilecek doku iskelesi (yapay hücre dışı matris) geliştirilmesinde kullanılma potansiyeline sahiptirler. Doku iskelesi üretiminde kullanılacak malzemenin biyo-uyumlu, biyo-bozunur ve gözenekli yapıda olmasının yanı sıra parçalanırken de zehirli ürünler oluşturmaması gerekmektedir. Bu özelliklere sahip malzemeler arasında peptit amfifil tabanlı nanolifler, diğer materyallere (doğal polimerler, biyo-seramikler ve bunların bileşiminden oluşan kompozit malzemeler) kıyasla doğal ECM’ nin yapısını ve biyolojik işlevini daha iyi taklit etmektedir. Projede, moleküler dinamik yöntemiyle, peptit amfifillerden oluşan silindirik nanoliflerin yapısal özelliklerinin detaylı bir şekilde araştırılması ve kendiliğinden-toplanma sürecinin temelinin anlaşılması hedeflenmektedir. Moleküler dinamik yönteminin, büyük biyomoleküllerin dinamiğinin anlaşılmasında yararlı olduğu bilinmektedir. Yine aynı yöntem kullanılarak, “kendiliğinden toplanma” sürecinin meydana geldiği koşulların (örneğin ortamın pH değeri, sıcaklığı) değiştirilmesinin, ortaya çıkacak supramoleküler nanoyapıların şekil ve özellikleri (örneğin sertliği) üzerindeki etkisi ile bu süreçte moleküler etkileşimlerin rolü araştırılacaktır.Publication Kronik obstrüktif akciğer hastalığı akut alevlenmesi olan hastalardan izole edilen Pseudomonas aeruginosa suşlarında antibiyotik direnci(2014) Nagihan DEMİR Yelda YAZICI Halit ÇINARKA HÜLYA KILIÇ YILMAZ Canan ŞENGÜL Mesiha BABALIK; Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, İstanbul, Türkiye Ahi Evren Göğüs Kalp Ve Damar Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Mikrobiyoloji Labaratuvarı, Trabzon, Türkiye Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Bölümü, Rize, Türkiye Fatih Devlet Hastanesi, Biyokimya Laboratuvarı, Trabzon, Türkiye Ahi Evren Göğüs Kalp Ve Damar Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği, Trabzon, Türkiye Ahi Evren Göğüs Kalp Ve Damar Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği, Trabzon, TürkiyeAMAÇ: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) akut alevlenmeler ile seyreden bir hastalıktır. Alevlenmeler dispne, balgam miktarı ve pürülansında artış ile kendini göstermektedir. Hastalığın tedavisinde bronkodilatatör ve antibiyotik kullanımı gerekebilmektedir. Hava akımı kısıtlılığının artışı ile alevlenme riskinin de arttığı bildirilmektedir. Akut alevlenmeler hastanın yaşam kalitesinde azalmaya, ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olurken ekonomik açıdan yük oluşturmaktadır. KOAHlı hastalarda Küresel Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Girişim Grubu (Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease: GOLD)nun yapmış olduğu spirometrik sınıflamada (GOLD 1-4) GOLD 2de alevlenme sayısı yılda 0,7 - 0,9 iken GOLD 4 hastalarda yılda 1,2 - 2,0 alevlenme görülmektedir. Akut alevlenmelerde en sık görülen bakteriyel patojenler sırası ile Haemophilus influenzae, Streptococcus pneumoniae ve Moraxella catarrhalisdir. GOLD 3 ve GOLD 4 KOAH akut alevlenmeli hastalarda Pseudomonas aeruginosa önemli etkendir. P. aeruginosa suşlarında antimikrobiyal ajanlara karşı giderek artan direnç tedavide sorun oluşturmaktadır. Enfeksiyonun tedavisi için ampirik tedavi başlamadan önce antibiyotik duyarlılık paternlerinin bilinmesi tedavide etkin olabilir. Ampirik antibiyotik tedavisine cevap alınamaması durumunda hastaya balgam kültürü ve antibiyotik direnç testleri yapılmalıdır. Bu nedenle bu çalışmada, hastanemize başvuran KOAH akut ataklı hastaların balgamından izole edilen P. aeruginosa suşlarının antibiyotik direnç paternlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Haziran 2007 ile Aralık 2010 tarihleri arasında Trabzon Ahi Evren Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran kronik obstrüktif akciğer hastalığı akut atağı olan hastaların balgam örneklerinden izole edilen 78 P. aeruginosa suşunun antibiyotik hassasiyet sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. İzolatların tiplendirilmesi ve antibiyotik duyarlılıkları için Phoenix (Becton Dickinson, USA) bakteri tanımlama sistemi kullanılmıştır. BULGULAR: Çalışmaya alınan P. aeruginosa suşlarında %42,3 sefepim, %41 levofloksasin, %38,7 siprofloksasin, %29,4 seftazidim, %21,7 sefoperazon / sulbaktam, %17,9 gentamisin, %17,9 piperasilin / tazobaktam, %8,9 imipenem, %5,1 amikasin ve %2,5 meropenem direnci saptanmıştır. İzolatların 28 (%35,9)i bu antibiyotiklerden tümüne hassas olarak bulunmuştur. Hastaların 46 (%58,9)sında steroid, 56 (%71,8)sında geniş spektrumlu antibiyotik kullanım öyküsü tespit edilmiştir. SONUÇ: Kronik obstrüktif akciğer hastalığının akut ataklarında, Pseudomonas enfeksiyonlarının antibiyotik duyarlılıklarının belirli periyotlarla incelenmesi hasta sağlığı ve ülke ekonomisi açısından yararlı olacaktır.Publication Çatışma yönetim stratejilerinin izlenim yönetimi taktiklerine etkisi: üniversite öğrencileri üzerine bir araştırma(2014) A. Emin SERİN Semih SORAN M. Onur BALKAN; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiye Özyeğin Üniversitesi, Sivil Havacılık Yüksekokulu, İstanbul, Türkiye Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, TürkiyeBu çalışmanın amacı organizasyonlarda sürekli var olan çatışma ve çatışmanın yönetim stratejileri ileçalışanların kullandıkları izlenim yönetimi taktikleri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Bu anlamda bir kamuya da özel sektör kuruluşunda çalışan 171 yüksek lisans öğrencisi üzerinde, çatışma yönetim stratejileri ileizlenim yönetimi taktikleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. Araştırmada, Rahim tarafından geliştirilen RahimOrganizational Inventory II (ROCI-II) ve Bolino ve Turnley (1999) tarafından geliştirilen ve Basım (2006)tarafından Türkçeleştirilen İzlemin Yönetimi Taktikleri ölçekleri kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesi,korelasyon ve regresyon analizleri ile yapılmıştır. Elde edilen bulgular, uzlaşmanın izlenim yönetimitaktiklerinden tehdit ve kendini sevdirme ile anlamlı ilişkisi bulunmuştur. Ayrıca, hükmetmenin, tehdit ve işesahip çıkma ile tümleştirmenin, kendini sevdirme ile işe sahip çıkma ile anlamlı ilişkisi bulunmuştur.Kaçınmanın ise hiçbir izlenim yönetimi taktiği ile anlamlı bir ilişkisine rastlanmamıştır.Publication Tek Kart Bilgisayarlar ile Bulut Oluşturarak MapReduce İşlemleri Denemesi(2015) Levent AYSAN İzzet GÖKHAN ÖZBİLGİN; Bilişim Teknolojileri Anabilim Dalı, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiye Bilişim Teknolojileri Anabilim Dalı, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, TürkiyeGünümüzde bilişim sistemlerinde geçmişe oranla çok daha büyük veriler oluşmaktadır. Bu verilerin depolanması ve analizinde önemli kaynak sorunları yaşanmaktadır. Büyük Verinin depolanması, işlenmesi ve analiz edilmesi için ihtiyaç duyulan sistemlerin, güncel sistemlerden daha hızlı çalışması ve daha az enerji tüketmesi gerekmektedir. Aksi takdirde çok büyük maliyet ve veri analiz süreleri önümüze çıkmaktadır. Bu çalışmada tek kart mini kişisel bilgisayarlar ile küme oluşturup ve üzerinde kap tabanlı sanallaştırma sağlayıp büyük veri algoritmaları denemeleri yapılmıştır. Bu kapsamda oluşturulan büyük veri sistemlerinin temelini oluşturan Map Reduce işlemlerinin özel olarak tasarlanmış ARM işlemci kümeleri üzerinde yürütülmesini ve etkinliğinin test edilmesi araştırılmıştır. ARMişlemcili tek kart mini bilgisayarların maliyeti ucuz, enerji tüketimi düşük, karbon salınımı düşüktür. Kümeleme, bulut bilişim, çoklu işlem, paralel işlem ve büyük veri uygulamalarına da uygunluğu da görülmüştür.Tek kart bilgisayar donanımı üzerinde kap temelli sanallaştırma kullanımını denenmemiş bir yaklaşımdır. MapReduce uygulamasında işçi düğüm olarak işlem tecritlenmesi kullanılması da yeni bir uygulamadır.Publication Functional gold nanoparticle coated surfaces for CA 125 cancer biomarker detection(2015) Ilknur TUNÇ Hepi Hari SUSAPTO Mustafa Özgür GÜLER; Makine Mühendisliği , Mühendislik Fakültesi, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Türkkuşu Kampüsü, Etimesgut, Ankara, Türkiye Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji , Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Enstitüsü, Bilkent Üniversitesi, Ankara, Türkiye Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji , Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Enstitüsü, Bilkent Üniversitesi, Ankara, TürkiyeHere we describe the detailed characterization of gold nanoparticle (Au Np) functionalized surfaces as a biosensing platform by studying a model streptavidin (SA) biotin interaction. Conjugation of SA on Au Np immobilized on silicon (Si) and quartz surfaces and its interaction with biotin were characterized by X-ray photoelectron spectroscopy (XPS), UV-Vis spectroscopy, circular dichromism (CD) spectroscopy, and contact angle measurements. The immobilization method and atomic concentrations of Si 2p, Au 4f, S 2p, C 1s, N 1s, and O 1s of the resulting SA biotin modified Si surface were determined by XPS. The CD spectrum and confocal microscopy imaging confirmed that step-by-step modification and bioconjugation can be monitored successfully. Such detailed and well-defined step-by-step characterization provides good information about the surface properties of biosensor platforms. In addition, the LSPR sensing ability of the Au Np based platforms was studied by using a model SA biotin system. A 20 nm spectral red shift was detected when 150 nM SA was immobilized on to the Au Nps surface using the direct incubation/binding method on to the dry surface instead of the flow-injection method. The same platforms were also used to detect the CA 125 antibody antigen system. Large spectral red shifts are very promising in terms of using these surfaces as LSPR biosensors.Publication Rüzgar Enerjisinden Güç Üretimi Đçin Salınır Kanatların Sayısal ve Deneysel Đncelenmesi(2015) Munir ELFARRA Mustafa KAYA; Ankara Yildirim Beyazit University, Faculty of Aerospace Sciences, Ankara, Turkey TÜRK HAVA KURUMU Ü. HAVA ULASTIRMA F. PILOTAJ B.Yürütülen bu proje ile hava akışı içerisine yerleştirilmiş salınır kanatlardan güç üretilmesi sayısal ve deneysel olarak incelenmiştir. Sayısal çalışmada, rüzgâr olarak düşünülen sabit hızlı bir hava akışı ortamında salınma hareketi yapan bir kanat kesitinin hareket parametreleri maksimum güç üretimi ve/veya verimi elde etmek için eniyilenmiştir. Kanat kesiti etrafındaki zamana bağlı laminer akış alanları, paralel hesaplama ortamında çalışan bir Navier-Stokes çözücü ile elde edilmiştir. Periyodik salınma hareketi, sinüzoidal dalma ve yunuslama hareketlerinin bir doğrusal bileşimi olarak tanımlanmıştır. Eniyileme için Cevap Yüzeyi Yöntemi kullanılmıştır. Eniyileme değişkenleri olarak salınma hareketini tanımlayan tüm parametreler kullanılmıştır: salınma frekansı, dalma genliği, yunuslama genliği ve dalma ile yunuslama hareketleri arasındaki faz farkı. Sayısal olarak incelenen durumlar için dalma genliği arttıkça elde edilen maksimum güç katsayısının arttığı ve eniyi güç üretim veriminin de %40 seviyelerinde olduğu gösterilmiştir. Đncelenen her dalma genliği için yaklaşık değeri 1’e eşit olan indirgenmiş frekanslar eniyi hareketi sağlamıştır. Maksimum güç katsayısı için faz farkının 90° civarında olması gerekti ği gözlenmiştir. Salınır kanatlar ile rüzgâr enerjisinden güç üretilebileceği deneysel olarak da gösterilmiştir. Üretilen gücün, rüzgâr hızına, veter boyuna, kanat açıklığına ve yunuslama merkezine göre nasıl değiştiği deneysel çalışmada araştırılmıştır. Ayrıca, deneysel çalışmada, 2-B (iki boyutlu) ve laminer akış varsayımı ile hesaplanan salınır kanat çözümleri doğrulanmıştır. Đncelenen durumlar neticesinde salınır kanatların türbinlere karşı bir alternatif olabileceği değerlendirilmiştirPublication ÖRGÜT ÇALIŞANLARININ TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI: BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRNEĞİ(2015) İrfan AKKOÇ Hüseyin TUNÇ; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı Ankara, TürkiyeBu araştırma, Türk Eğitim Sisteminde önemli yeri olan okullar ile gelecekle ilgili eğitim politikalarını belirleyen Bakanlık arasında köprü konumunda bulunan İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde çalışanların tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi ve çeşitli değişkenlerin tükenmişlik üzerinde anlamlı bir farklılık oluşturup oluşturmadığının tespit edilerek, çalışanların performanslarının artırılmasına yönelik önerileri ortaya koyabilmek amacıyla yapılmıştır. Çalışma evrenini Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görev yapan 17 yönetici, 20 eğitim denetmeni, 24 şef, 63 memur/VHKİ, 26 yardımcı hizmetler, 8 şoför, 11 öğretmen ve 3 avukat olmak üzere toplam 172 personel oluşturmaktadır. Araştırmada duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı düzeyi alt boyutlarındaki tükenmişlik, bireysel özelliklerden yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, çocuk sahibi olma durumu, görev unvanı, mesleki kıdem, kurumda çalışma süresi, mesleği isteyerek seçme durumu, eşin çalışma durumu, ödül alma durumu, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılma durumu değişkenlerine göre incelenmiştir. Veri toplamak için, araştırmacı tarafından hazırlanan kişisel bilgi formu ile Maslach ve Jackson (1981) tarafından geliştirilen ve Ergin (1992) tarafından Türkçe'ye çevrilen 22 maddeden oluşan "Maslach Tükenmişlik Ölçeği" kullanılmıştırPublication Türkçe ses tanıma sistemlerinde dil modeli boyutunun doğruluk oranına etkisi(2016) Behnam ASEFİSARAY Erhan MENGÜŞOĞLU Murat HACIÖMEROĞLU Hayri SEVER; Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Mühendislik Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, Türkiye. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Mühendislik Fakültesi, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara, Türkiye. Bilgisayar Mühendisli Bölümü, Mühendislik Fakültesi, Gazi Üniversitesi, Ankara, Türkiye. Bilgisayar Mühendisliği Bölümü, Mühendislik Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, Türkiye.Bu çalışmanın hedefi, Dil Modeli (DM) üretmek için kullanılan metin derlem büyüklüğünün, Ses Tanıma Sistemleri (STS) üzerindeki etkisini araştırmaktır. Çalışmada ayrıca DM elde etmek için yapılması gereken işler detaylı olarak anlatılmaktadır. DM istatistiksel olarak oluşturulduğundan, eğitim verisinde bulunan veri miktarı arttıkça STS doğruluğunun artması beklenmektedir. Fakat Türkçe gibi sondan eklemeli dillerde, kullanılan derlemin büyüklüğünün hangi noktaya kadar sistemin doğruluk oranı üzerinde etkin olacağı önem taşımaktadır. Bu çalışmada, toplanan farklı büyüklükteki metin derlemleri ile konuşma tanıma sisteminde Dil Model Ağırlığı (DMA) ve Aktif Token Sayısı (ATS) parametrelerini değiştirerek yapılan deneyler yer almaktadır. Bu çalışma DM boyutu büyüdükçe Türkçe konuşma tanıma başarımının yükseldiğini göstermektedir. Ancak, DMA ve ATS değerlerinde yapılan ayarlamaların tanıma başarımına olumlu bir etki yaptığı gözlemlenememiştirPublication A Monte Carlo-based Poisson's equation solver parallelized with Coarray Fortran(The Scientific and Technological Research Council of Turkey (TUBITAK-ULAKBIM) - DIGITAL COMMONS JOURNALS, 2016) Nevsan ŞENGİL; Özgür TÜMÜKLÜ; Mehmet Cevdet ÇELENLİGİL; Şengil, NevsanPublication OPERATINGTEMPERATURESOFTHESOLARCELLSUSED INTHECONCENTRATOR SYSTEM WITH RADIATING PLATES(2016) Nevsan ŞENGİL KÜRŞAD MELİH GÜLEREN Uluc SENGIL; Şengil, Nevsan; Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Uçak Mühendisliği Bölümü, Ankara, Türkiye Anadolu Üniversitesi, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Eskişehir, Türkiye Koç Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Matematik Bölümü, İstanbul, TürkiyeDünya çevresinde yörüngede dönen uyduların enerji ihtiyacını karşılamak için bir yoğunlaşmalı güneş hücresi sistemi önerilmiştir. Cassegrain tipi bir yansıtıcı kullanılarak 124 defa yoğunlaştırılan güneş ışığı sistemde yer alan güneş hücrelerine yönlendirilmektedir. Artık ısı enerjisini uzaya aktarmak için güneş hücreleri bir radyasyon levhasına yapıştırılmaktadır. Radyasyon levhası yüzeyindeki sıcaklık dağılımını hesaplamak için yeni bir FAS çözücü geliştirilmiştir. Bu yeni FAS çözücü Newton yöntemi ile yapılan bir çözüm ile doğrulanmıştır. İlaveten, FAS çözücünün Newton yöntemine nazaran 92 kez daha hızlı çalıştığı gösterilmiştir. Takiben, radyasyon levhasının ısı transferi verimliliği hesaplanmıştır. Verimliliğin hücre sıcaklığına bağlı olarak 0.1 ile 0.02 arasında değiştiği görülmüştür. Daha sonra, güneş hücrelerinin çalışma sıcaklığını hesaplamak için bir enerji denge denklemi oluşturulmuştur. Enerji denge denklemi ve FAS çözücüsünü birlikte ardışık çalıştırarak, güneş hücresi çalışma sıcaklıkları farklı radyasyon levha kalınlıkları ve güneş hücresi verimlilikleri için başarı ile hesaplanmıştır. Güneş hücresi çalışma sıcaklıklarının 500 K ile 1000 K arasında değiştiği görüldü. Bu çalışmada, yoğunlaşma sistemlerinde yüksek verimli ve yüksek sıcaklıklara dayanıklı güneş hücrelerinin kullanılması gerektiği belirlenmiştir. Örneğin 750 K çalışma sıcaklığı ve 3 mm kalınlığında bir radyasyon levhası için hücre verimliliğinin 70% olması gerekmektedir. Yüksek yoğunlukta ve yüksek sıcaklıkta çalışabilen güneş hücresi geliştirme projelerinden görülmektedir ki, gelecek nesil uydularda güneş hücresi yoğunlaştırma sistemlerinin kullanılması mümkün olacaktır